19 Mar 2009

Teklonojik Aşk Saçmalıkları - Romantik Telefon




  Tren , metro gibi raylı toplu taşıma araçları için
yazılan hikayeler , şiirler yok edilsin , yansın kül
olsunlar da görmeyelim bir daha.Teknolojik aletler nasıl
romantik çağrışımlar yapabilir ki? Yakında metrobüs için
de sulandırılmış aşk dolu saçma hikayeler yazılmaya
başlanırsa şaşırmayın sevgili blog okuyucuları.Bir
düşünsenize , bilimadamı abimiz oturup kasıyor , senelerce
fizikti matematikti her şeyde uzmanlaşıyor , sonra para
kazanmak için bir fabrikaya giriyor , fabrikada kasıp
son model bir cep telefonu üretiyor ve salak bir şarkıcı
çıkıp cep telefonu ile aşkın harmanlanmasıyla yazdığı
iğrenç bir şarkıyı içinde bol bol dansçı kız bulunan
bir klipte bağıra bağıra söylüyor.Bu mudur yeni toplumun
aşk anlayışı?Romantizm laptoplarda , cep telefonlarında
mı aranır oldu?Metroya bindiğinizde bir an önce inmek
dışında aklınıza bir şey geliyor mu?Bilgisayar kullanırken
aklınıza sevgiliniz mi geliyor?Binlerce saçmalık.Neyse
şimdilik gutbaaay .





9 Mar 2009

Kıllı Başın Kılsız Öyküsü - Eksiktir...





Abdullah Kıllıbaş o gün her zaman yaptığı şeyi tekrar yaptı ,
soyadından nefret etti.Soyadından nefret etmek onun için bir nevi
ayin sayılırdı , sıkıntıyla geçirdiği her iş gününü nefret talimleriyle
doldururdu.Rahmetli babası Ali Nusret Bey , bir sandık dolusu
içi kurtlu cevizden ayrı bir tek bu sevimsiz soyadını bırakmıştı
oğluna.Rahmetli anası Makbule Hanım ise ömrü billah laf ettirmemişti
çok sevdiği kocasından aldığı soyadına.Ara ara iğnelemeye çalışan
konu komşuya da ağız açtırmamış ; söz edecek gibi olduklarındaysa
çuval dolusu küfrü odaya döküp , gelenleri evden kaçırtmıştı.
Abdullah , Ali Nusret Bey ile Makbule Hanım'ın ortanca bahtsız
oğullarıydı ; beş doğum ve iki düşük arasında , Erzurum'un karlı
köylerinden birinde , tezek sobasının yanı başında doğmuştu.Anasının
rahminden önce kafası çıkacağına ayakları çıkınca , böyle bir şeyi
ömründe ilk defa gören köyün ebesi Sümbül Ana basmıştı feryadı.Ebe
Sümbül'ün feryadına koşanlar ise tezeği bitmiş bir soba , sobanın
hemen yanında duran kanlı bir çarşaf , çarşafın ucunda bacakları
açık yatan Makbule Hanım ve Makbule Hanım'ın bacaklarının arasında
çıkartılmayı bekleyen iki bacağın sahibi Abdullah'ı görmüşlerdi.Bu
görüntü köy ahaline iki aylık dedikodu malzemesi sağlamıştı haliyle ,
kadınlar ikindi çayı için toplandıklarında Makbule Hanım'ın içine
giren cinden , erkekler ise kahvede tavla atarken Ali Nusret Bey'in
gençken yaptığı zinaların dönüp dolaşıp oğullarını bulduğundan
bahseder olmuştu.Mahallenin çocukları , Abdullah'ın dokuz yaşındaki
ablası Şükrüye'yi Kuran kursuna giderken taşlamış , "şeytanın bacısı"
diye kovalamışlardı.Şeytanın bacısı olabilecek en son kişi olan
saftirik Şükriye ise eve doğru koşarken çamura düşüp , hem anasının
iğne oyasıyla çevrili yazmasını , hem de babasının süt anasından
kalma en az yüz yıllık Kuran'ı rezil etmiş ; eve ulaşabildiğinde ise
karşısında birazcık merhamet yerine bacaklarında kısa ömrü boyunca
geçmeyecek izler bırakacak oklavayı bulmuştu.Şükriye'nin başına gelenlerden
sonra eve nazar değdiğini düşünen Kıllıbaş ailesinin kodamanları ,
evin üzerinde dolanan kem gözleri kovalamak için imamın karısı Nemide
Hoca'yı çağırmışlardı.Dua günü eve yemek yapmak için çağırılan her biri en
az altı - yedi çocuk sahibi mahalle kadınları , o kadar çocuğu emzirmekten
yere kadar sarkmış göğüslerini su böreği açarken ileri geri sallamış ,
yufkaların ince mi kalın mı olduğunu tartışırken de Makbule Hanım'a sini
başı öğütler vermişlerdi.Onca curcunanın arasında Ali Nusret Bey , yeni
doğan oğluna göz kulak olması için ikinci çocuğu Sabit'i sakız alma
vaatleriyle görevlendirmiş , aslında pek de iyi etmemişti.Eve gelenlerin
Abdullah'ın yastığına taktıkları altınları görüp kıskanan altısına yeni
basmış Sabit , üzerindeki altınlara aldırmadan Abdullah'ın başının
altındaki yastığı çekmiş , henüz iki günlük bebeğin suratına bastırmıştı.
Şans eseri , Abdullah'ı kolaçan etmek için odaya gelen yeni evli teyzesi
Nurhan , yeni doğan yeğenini boğan sevilme sırası geçmiş yeğenini iş üstü
yakalamış ; kulağından tutup , ağlata ağlata anasının yanına götürmüş ,
ardından da temiz bir dayak atmıştı.Teyzesinin elinden zor bela kaçan
Sabit ise koşarken babasının halası Güler Nine'ye çarpmış ; zaten doksanına
merdiven dayamış , bronşitten muzdarip kadıncağız yere düşüp kaburgasını
kırmış , kaburgasını kırışından en fazla iki dakika sonra ise olduğu yerde
ölmüştü.Tüm bu olanlar yüzünden Abdullah'ın adı kısa sürede uğursuza çıkmış ,
köydeki herkes ondan nefret eder olmuştu.




7 Mar 2009

Şahsi Hakaretlerim - Sadece Saçma



7 24 sabit saçmalama düzeni.
Ne yazmak istediğini
bile bilmeyen salağın tekisin .
Yerine oturmuş ,
şekillenmiş tek bir düşüncen yok .
Onun yerine beyninde
bir kazan çorba kaynatmış , içine bulduğun her şeyi
ekliyorsun.
Ya çok tuzlu oluyor ya çok biberli.
Kulakları küpeli.
Pis deli.
Sevimsiz maymun.
Pırasa saç.
Kat kat göbek.
Tiz.
Ayrıca no tin.
Kara kedi kişiliği.
Ace beyazı.
Büzülemeyen torba ağız.
Özetle bu kadarsın .



6 Mar 2009

Sitem - Fazlasıyla Kısa


  Ey insanoğlu - kızı , her ne isen ! Bu kendini 
beğenmiş tavır doğanda mı var , yoksa binlerce yıldır
kapatıp , sandıklara soktuğun gerzekliğin gün ışığına
çıktı da bizim mi haberimiz yok.Ne zamandan beri diğer
canlılardan üstünsün ya da ne zamandan beri diğer
canlıların kralı olduğun hayaliyle boğuşuyorsun?Ne
aslanların ormanları sana vermeye ne de kartalların 
dağ tepelerini sana bırakmaya niyeti yok.Doğa sen 
elini sürmesen de kendini idare edebilecek durumda.
Öyleyse kim sana en değerli olduğun yalanını 
söyledi?


4 Mar 2009

Toradora - Ağlayabildiğim Tek Şey





  Elimde değil , ne yaparsam yapayım Toradora'ya
ağlıyorum.Cisimleşmiş , gerçek olan şeylere ağlayamam
örneğin.Ama lanet bir anime yüzünden her hafta zır zır
ağlıyorum.Aslında ne hayatıma benzer bir yanı var , ne
de bana bir şey hatırlatıyor.Ama sürekli ağlıyorum ,
hangi bölümü olursa olsun.Ben ağlamaya gidiyorum ,
gutnayt beybiler.