13 Oca 2009

Huxley vs Orwell - Kara Ütopyanın Prensleri



  
  Öjenik bir yaklaşımla kurulan,sınıf ayrımını mutlulukla
kabul eden(daha doğrusu ettirilen) insanlarla dolu bir
Londra'nın mı; yoksa politik iğnelemelerle dolu ,tek parti
tek egemenlik anlayışı güdülen bir Londra'nın mı
betimlenmesi ilginizi daha çok çeker?
  1984 ile Cesur Yeni Dünya çekişmesi işte burada başlar.
Anti-ütopya yazımlarının en ünlüleri olan bu iki romanın
okurları arasındaki anlaşmazlık hangisinin günümüze daha
çok benzediği hakkındadır.George Orwell 1984'te "Big
Brother" kavramını ortaya atarak günümüzdeki Amerikan
hegemonyasına ne kadar yaklaşmışsa, Aldous Huxley de
Cesur Yeni Dünya'da hedonistik toplumun birey olmaktan
nasıl korktuğunu irdeleyerek geleceği oldukça iyi tarif
etmiştir.
  Huxley kurduğu distopyada aynı zamanda ironik
bir yaklaşıma sahiptir,dünya savaştan arınmıştır,insanlar
idealize edilmiştir,herkes herkes içindir ve herkes
mutludur.Dinler ortadan kalkmıştır,aile kavramı ise
insanlar için pornografik bir söylemden başka bir şey
ifade etmemektedir.Cinsellik özgürce yaşanmaktadır,
çocuklar cinsellikle çok küçük yaşlarda tanışmaktadırlar.
Toplum ,önceden belirlenmiş yumurtalarda döllenen, yapay
kan ile yapay embriyoda beslenen ve gelişen, gelişmeleri
sırasında şartlandırmalarla biçimlenen insanlardan
oluşmaktadır.Bu insanlar alfa,beta,gamma,delta ve epsilon
diye isimlendirilen gruplara ayrılır; alfalar en zeki ve
en atletik grubu oluşturur ve genelde önemli konumlarda
bulunurlar, epsilonlar ise en alt sınıftır,toplumun
üst düzeylerinin yapmadığı işeri yapmaya
şartlandırılmıştırlar ve oldukça ufak tefektirler.Tüm
sınıflar embriyodan başlayıp bebekliğe ve çocukluğa
kadar uzanan dönemde olmaları gerektiği gibi şartlanırlar.
Aralarında sadece bazıları birey olmanın gerektirdiklerinin
farkındadır, ancak insanlar onları garip olarak
nitelendirirler.Tüm bu mükemmelliğe rağmen toplum
birey olma yetisini tamamen kaybetmiştir.
  Orwell ise yarattığı kara ütopyada politik söylemlere
daha çok yer verip , bilimselliği ikinci plana atmıştır.
Huxley gibi uzun bilimsel betimlemelere yer vermemiştir.
Dünya üç totaliter rejime ayrılmıştır ; Okyanusya ,
Avrasya ve Doğu Asya.Okyanusya her zaman diğer
devletlerle savaş halindedir,biri düşmanken diğeri
müttefiktir.Toplum parti üyeleri ve proleterler olarak
ikiye ayrılır, parti üyeleri söylemlerine derinden bağlı ,
ahlak abidesi insanlardan oluşurken proleterler daha
bağımsızdırlar, ancak bu durum onların insandan bile
sayılmamalarından kaynaklanmaktadır.Partide çalışanları
her zaman denetleyen tele ekranlar bulunur,parti
düzenine ters hareket eden ,hareket etmese de sadece
düşünerek bile suç işleyen insanlar düşünce polislerince
yakalanıp temizlenirler.Kadınlar ve erkekler arasındaki
cinsel hazlar suç teşkil eder,aileler çocuklarını sevmeye
teşvik edilirken, çocuklar ise ailelerinden kopuk ve
duygusuz yetişirler.Böylece çocuklar ailelerini
denetleyebilir ve herhangi bir düşünce suçu işlendiğinde
ailelerini umursamadan düşünce polisine yakalatırlar.
Toplum savaşın barış, cehaletin kuvvet, özgürlüğün
kölelik olduğuna inandırılmıştır.Orwell kitabında hem
totaliter kapitalist rejimleri hem de totaliter
komünist rejimleri eleştirir.Baskı altındaki tüm
toplumlar aynıdır.
  Huxley ,Zamyatin'in Biz adlı romanından etkilenmiştir.
Orwell ise bir Lev Troçki hayranıdır,bu romanlarına da
yansır.
  Huxley ve Orwell çekişmesi büyük ihtimalle daha uzun
yıllar devam edecektir.Önemli olan ise sizin hangi
Londra'yı görmek istediğinizdir.

1 terliksi hayvan:

Adsız dedi ki...

Bu güzel yazıya yorum görmemek üzdü beni, izlemeye geldi mi tüketmeye hayran milletimiz okumaya gereken değeri vermiyor anlaşılan. Çok güzel özetlemişsiniz iki romanı da. Anti ütopya hayranı bir kişi olarak ikisini birbiri ile karşılaştırmanın zorluğunu açıklayamam. İkisinin de yeri ayrı benim gözümde.

1984, Çiftdüşün düsturu, "Büyük Birader" deyişiyle ve baskıcı devlet imajıyla, Brave New World ise seri üretimin toplumun üretiminde kullanılması, "Oh, Fordum" deyişiyle ve 1920'lerde genetik deryasına girmesi ile özgünlüklere sahiptir.

Anti-ütopyaların her biri kendine özgü, kendine hastır. Hele bu iki klasik gerçekten birbiri ile kıyaslanamayacak mertebede gözümde. Çok derinine dalınacak bir tür anti-ütopya, herkesin aynı tadı alabilmesi dileğiyle.

Not: ikisini de yeniden okuyasım geldi sayenizde :).

Yorum Gönder

Terliksi hayvanlar , birleşin !!...